Kırşehir Express Gazetesi

TORNET

TORNET
Hasan Hüseyin Bahadır( hasanhuseyinbahadir@kirsehirexpressgazetesi.com )
16 Haziran 2020 - 18:57

Bir zamanlar her şeyimiz el yapımıydı. Şimdi bir şeyin üzerinde “hand made” yazıyorsa fiyatı iki misline çıkıyor. Mesela düşünün bir tornetimiz olsa elimizde, mağazada scooter’un yanına koyup “hand made” yazıversek yok satar. Halbuki bizim el yapımı meselesinin kaynağı yokluktu. Efendim tornet yıllarında henüz scooter diye bir icat bizim memlekette bilinmiyordu. Bisiklet sahibi olmak ise Mercedes’e binmek gibi bir şeydi. Mahallede bisikleti olan çocuk sayısı ikiyi üçü geçmezdi, onların da cakasından yanına varılmazdı.

         “Abi bir tur atayım mı?”, “Olmaz la, herkes biniyo, tekeri patladı, yeni yaptırdım.” Şu durumda tornet sahibi olmak en iyisiydi. Bu torneti kim icat etti bilmiyorum. Fakat şunu söyleyebilirim ki basit ama dahiyane bir mühendislik projesidir. En sıkıntılı iş tornetin en önemli parçası rulmanı bulabilmektir. Tabi o yıllarda biz buna teker diyorduk. Adının rulman olduğunu bir Eskişehir yolculuğu esnasında yolda gördüğüm bir fabrikanın tabelasında öğrenmiştim. Koskoca tabelada “Ors Rulman” yazılıydı, altında da bizim tornet tekeri resmi vardı. Demek ki bu meretin adı teker değil, rulmanmış. Önemli bir aydınlanma. Fakat kardeşim, rulman da pek sevimsiz pek mekanik bir isim. Ama teker öyle mi ya?

         Artık kullanılmayan rulmanlar genelde sanayi sitesinde falan bulunabilirdi. Önemli olan rulmanın üzerindeki metal halkayı döndüren bilyelerin sağlam olması idi. Bu taktirde tornet saat gibi çalışırdı. Tekeri bulduktan sonra işin geri kalanı çok kolaydı. Üzerine oturulabilecek düz bir tahta parçası, bir de rulmanı takabileceğin çıta buldun mu, tamamdır. Zaten herkesin kömürlüğü odun doluydu, orada yoksa inşaatlardan aşırılabilirdi. Bir iki de çivi oldu mu, tornet hazır. Genelde tek tekerli olan tornet, ayak ile kontrol edilen bir araçtı. Sürücüsü kepçe operatörü gibi işinde uzman değilse tepetaklak yuvarlanılırdı. Ana rulmandan biraz daha küçük iki rulman daha bulunabilirse üç tekerlekli tornet yapılır, bu iki rulman arka tekerlek işlevi görürdü. Yani efendim tornetin de segmenti vardı tıpkı araba gibi. En üst segment, üç tekerli olanlardı.

         Tabii tornet en iyi yokuş aşağı çalışırdı, zaten istense de yokuş yukarı gidilemezdi. Çok asil bir sesi vardı, asfaltı yırtan martı sesi diyelim. Ki bence aracın kendisinden sesi daha önemliydi. Eski BMC kamyonlarınki gibi tornetlerin sesleri de kendine özgüdür, asla unutulmaz. Bazen yokuş aşağı gırrrtttt diye gidip asfaltı yırtarken birden durur üzerindekiler yola savrulurdu. “Ne oldu?” diye sorarsanız, “Tornet kizdi laa!” cevabını alırdınız. Tornetin kizmesi rulmanın bilyelerinin arasına taş sıkışmasıydı, bu durumda teker dönmez tornet istop ederdi. Bütün el yapımı şeyler gibi tornet de pek sevimliydi. Fakat insanoğlu her şeyde kolayı arıyor kizmeyen scooterlar tornetlerin yerine kondular. Şimdilerde tornet müzelik eşya.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.