Yeni nesil çocukları arasında sıkılmak bir moda sanki. Evde oturur sıkıldım, der. Alış verişe gider sıkıldım, der. Geziye çıkarız sıkıldım, der. En iyi arkadaşı ile buluşur bir süre sonra yine sıkıldım, der. Ne yeri var bu sıkılmanın ne de zamanı. Her an her yerde!
Sıkılmadıkları tek an ekran karşısı! Bazen tv ekranı olsa da çoğunlukla tablet, telefon, bilgisayar ekranı…
Bir de bu ekranların bağlı olduğu internet olmalı tabii ki. O olmadan iletişim olmaz, dünya ile bağlantı kuramazlarmış.
Çocukken büyüklerimin bana “Ah ah bizim zamanımızda böyle miydi?” ile başlayan cümleleri çok saçma gelirdi ve hiç dinlemek istemezdim. Şimdi aynı cümleleri defalarca kurmak istiyorum.
Her ne kadar hoşumuza gitmese de her kuşak bir öncekinden farklı yetişiyor, hem de çok farklı. Bu farklılığı benimsemeliyiz diye düşünüyorum. Onlara yani geleceğe biraz da olsa saygı duyalım. Her seferinde söylenerek cümlelere başlamayalım ama bu sıkılma evresinin geçeceği ekran karşısındaki zamanı da iyi ayarlayalım. Malum her şeyin fazlası zarar.
Pandemi kalabalıktan uzaklaşıp doğa ile baş başa kalmak için bir fırsattı aslında. Pek çok yeni nesil çocuğu doğayı tanımıyor. Onlara göre ağaçların hepsi aynı ağaç, çiçeklerin hepsi aynı çiçek, böceklerin hepsi aynı böcek! Detayı bilmiyorlar, çeşitliliği de!
Hemen her gün çocuklarımla çıktığım doğa gezisinde hiç susmuyoruz. Biz doğayı anlatıyoruz onlar internet oyunları ile özdeşleştiriyor, dokunmalarını istiyoruz onlar resmini çekiyorlar, bilgisayarda farklı etkinliklerde kullanırlarmış. Eh napalım! Biraz bizim kuşaktan biraz onların. Ortayı bulmaya çalışıyoruz “sıkıldım” kelimesini kullanmadan.
Dedim ya biraz saygı duymalı geleceğe, iki kuşak arasında bağlantı problemi olmaması için. Bağlantıyı bir koparırsak geri kurmak hayli güç olacak!