Türk Donanmasının Ege’ye açılmasının bir göstergesi olarak niteliyorum. Yoksa Türkiye’nin bir şey yapacağı yoktur.
Aynı günlerde Kıbrıs’ta Türklere karşı girişilen saldırılar, katliam şeklini alacak bir yoğunluğa varmış bulunuyordu.
Türkler Ada’ya çıkmışlardı ama batılı diplomatlar Türkiye’de kökten bir değişme olduğunu henüz anlamamışlardı. Bu anlayışsızlıktır ki Türkiye’ye haddini bildirmenin zamanı geldiği kanısına varmışlardı.
Yıl, 1974 Temmuzun 29’uydu.
Cenevre’deki barış görüşmeleri çıkmaza girmişti.
İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan, Türk Heyetine bir ültimatom ulaştırarak, Kıbrıs’taki Türk askerinin geri çekilmesini istemişti. Ültimatomda şöyle deniyordu:
“Ya Birleşmiş Milletler tarafından alınmış geri çekilme kararına uyarsınız ya da bu konferans biter. Yarın saat 9.30’a (Türkiye saati ile 11.30) kadar cevabınızı bekliyorum. Aksi halde işlerim var, Londra’ya döneceğim.”
Bu dil, bağımsız bir ülkeye karşı kullanılacak bir dil değildi. Ama İngiliz diplomat, Türkiye’de yeni bir ruhun doğduğunu, Atatürk’ün ölümünde okul çağında bulunan Mustafa Kemallerin devletin başına geçtiğini bilmiyordu.
Ültimatomu alan Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Ankara’dan Başbakan Bülent Ecevit’i aramış, Callaghan’ın ültimatomu Başkent’e ulaştıktan ısa bir süre sonra cevap alınmıştır.
Türkiye’nin cevabı Mustafa Kemalce olmuştur:
“Türkiye ültimatom almaya alışkın bir devlet değildir. Baskı ve tehditlerle bizi istemediğimiz çözümlere ulaştıramazsınız. Biz, Türk askerinin Ada’dan çekilmesi ile ilgili hiçbir yüklem altına giremeyiz. Hükümetin bu konudaki kararı kesindir. Ancak bunun dışındaki bir müzakereye hazırsanız, biz de varız…”
Türkiye’nin cevabında ayrıca, İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan’a bildirdiği süreyi beklemesine gerek olmadığı, isterse hemen Londra’ya dönebileceği bildiriliyordu.
İşte bu cevap, Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını dost, düşmen tüm dünyanın gözleri önünde tescil ediyordu. Mustafa Kemaller yetişmiş, Cumhuriyete sahip çıkmıştı. Atatürk’ün ölümünden bu yana Türkiye’de böylesine bir bayram yaşanmamış, yıllar yılı gözyaşlarını içine akıtan Türk Milleti, böylesine içten gülmemişti. Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile Genel Kurmay Başkanı ile en yüksek rütbeli kumandandan erine değin ordusunun bütün Mehmetçikleri ile öğretmenleri, yargıçları, savcıları, doktorları, mühendisleri, ırgatları, işçileri, çiftçileri ve esnafı ile bütün bir millet, Mustafa Kemalleşmişti. Atatürk, bir kez daha yetişmiş, bir kez daha Türk’ün başına geçmişti.
Derleyen
Fazıl Yükselen
Emekli Vergi Denetmeni