“İstiklal” ve “İhtilal”in Bozkır Serüveni (Kır-Şehri) adlı kitap Araştırmacı-Yazar Adnan Yılmaz’ın kaleminden 2024 yılı Temmuzunda, Barış Kitap’tan çıktı. Kitabı, 10 Eylül 2024’de imzalatarak aldım. Adnan abi, kitabı şöyle imzaladı:” Çok Değerli Bir Dost Yürek, Kardeşim ve Dostum. Sevgili Halil Durukafa’ya Sevgilerimle…”
Öncelikle bu nazik ve iyi düşüncelerinden dolayı, sonra da bu güzel eseri özellikle Kırşehir’in tarihine armağan ettiğin için teşekkür ederim. Var ol, abi.
Neden “Kırşehir’in tarihine bir armağan olarak” niteledim? Çünkü hakikaten çok değerli bir başucu kitabı olmuş. Normalde ben okuduğum kitapların önemli kısımlarını ajandama not ederim. Fakat bu kitabı not edemedim çünkü kitabın dörtte birini ajandama yazman gerekecekti
Gerçekten çok yararlandım. Aslında bir avantajım oldu. Şöyle ki; kitabı okumadan önce Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün NUTUK adlı ölümsüz eserini bir kez daha okudum. Ve ardından da bu kitabı okudum. İkisinden aldığım bilgiler öyle örtüştü ki inanmazsınız. Hani öncesinde Nutuk’u okumasam bu kadar keyif alamayacaktım belki de. Tavsiye ederim. Kitabı okumayanlar ilk Nutuk’u sonrada bu kitabı okusunlar. Şöyle bir his veriyor; Nutuk okurken, Milli Mücadeleyi Ankara’dan izliyorsunuz. Bu kitabı okurken Milli Mücadeleyi Kırşehir’den izliyorsunuz. Ve yerel kahramanlarla harmanlanıyorsunuz. Bu toprakların büyüsünü hissediyorsunuz. Kendinizden bir parça arıyorsunuz. Arkadaşlarınıza, onlarla ilgili bölümlerini fotoğraf çekip gönderiyorsunuz.
Mesela, Cemele Köyü ile bölümleri çok sevdiğim Cemeleli meslektaşıma çekip gönderdim. PDF gönderdim ki çıktı alıp ailesine, köylülerine bilgi versin. O da kayıtsız kalmadı tabii. Telefonda konuşup bahsettik. Fakat yeterli olmadı ki en kısa zamanda ona da bir kitap hediye edip, bir çayını içmeyi planlıyorum.
Sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sınıf arkadaşı, sırdaşı, cephe arkadaşı, değerli büyüğümüz uzun yıllar Kırşehir Milletvekilliği yapmış Lütfi Müfit Özdeş’in doğup, büyüdüğüm mahallemden, Dinekbağ’ından çıktığını, hatta evlerinin, bizim eve 300-400 metre uzaklıkta olduğunu bilmiyordum. Mezarının Heybeliada’da olduğunu bilmiyordum. Milli mücadele öncesi, sırasında ve sonrasında Türk Devrimine bu denli katkı sunduğunu tahmin etsem de ayrıntısını bilmiyordum. Ailesiyle yapılan samimi röportajın büyük bir keyifle okudum.
Sonradan çeşitli sebeplerle idam edilen lakin Milli Mücadeleye cesareti ve yiğitliğiyle çok şey veren Hamitli Rıza (Silsüpür) Bey’in her aşamadaki maceralarını okumak çok güzeldi. Ankara’ya giderken Hamit solunuzda kalır. Artık o bozkırı, daha farklı bir gözle seyredeceğim… Adeta Bozkır anlamlandı.
Kitabın 51. Sayfasındaki “Kırşehir Atlıları Topaklı’da” başlığı altında yayınlanan büyük şair Gülten Akın’ın şiirini ilk defa duydum. Hakikaten bir Kırşehirli için başucu şiiri bence. Tam da o sayfada Kırşehir Atlılarının kahramanlığı beni çok etkiledi. Okurken, o devirde yaşasaydım ne yapardım? Sorusuna cevap aradım. Sanırım “Ata’yı karşılamaya giderim.” Diye, düşünüyorum. Ne büyük gurur…
Bakın bu çok önemli! Kitabı okurken bir kez daha, her şey bir yana, Hacı Bektaş İlçesi bir yana, mutlaka Hacı Bektaş ilçesi Kırşehir’e katılmalı düşüncemi pekiştirdim. Ki tarih Hacı Bektaş’ı Kırşehir’den koparamaz. Tarih orada dururken nasıl olur da siyaset Hacı Bektaş’ı Kırşehir’den koparır? Hacı Bektaş Kırşehir’in ilçesidir. İvedilikle, bir halk oylamasıyla Hacı Bektaş Kırşehir’e bağlanmalıdır. Ve bağlaması, Kırşehir Valiliği’nin en göz önündeki vitrininde, yerini almalıdır.
Mucur’un Milli Mücadeleye yüreğini koyduğu okumak gerekiyor. Her Mucur’lu o günleri özümsemeli düşüncesindeyim.
Kitapta anlatılan Kırşehirli Gençler Derneği’ni de unutmamak gerekiyor. Bu konu çok önemlidir. Günümüz gençliğinin, o vakitte yaşayan gençlerin Milli Mücadeleye neler kattıklarını mutlaka öğrenmeleri gerekir, kanaatindeyim.
Kamanlıların Mustafa Kemal’e yol azığı olarak iki hindi pişirdiklerini biliyor muydunuz? Kamanlıların milli mücadeleye nasıl destek verdiklerini biliyor musunuz?
Çiçekdağlılar neden Yozgat’a bağlı olmadıklarını da Kırşehir’e bağlı olduklarını bu kitapta yazanları okuyarak anlayacaklardır ki kitapta, tarih de öyle diyor. Çiçekdağı insanı, Yozgat insanından çok farklıdır. Çiçekdağlılar Kırşehirlidir. Okuyunuz.
Burada şu yorumu yapmalıyım; Kırşehir, çevre illerin aksine Milli Mücadele sırasında ve sonrasında hiç isyan etmemiştir. Hep çağdaş Cumhuriyetin ve devrimlerin savunucusu ve destekçisi olmuştur. Şahsen gurur duyuyorum.
Sonra esir alınan Yunan Ordusu komutanların dört ay Kırşehir’de esir tutulduğunu biliyor muydunuz? Yazıyor, Trikupis 4 ay Hükümet Konağında esir tutulmuştur.
Son olarak Arhavili Vali’nin kendi elleriyle Atatürk ve Latife Hanım’a yaptığı soğan salatası hikâyesini okumak güzeldi. Mesela Yeşilyurt Okulunda kalmıştır. Yeşilyurt mezunları biliyor mu? Şuan okuyanlar çocuklar Atatürk’ün bu okulda bir gece konakladığını biliyorlar mı? Bilinmesi lazım, bence…
Diyeceksiniz ki ne olacak yani Trikupis’in Hükümet Konağında kaldığını. Atatürk’ün Latife Hanım’la beraber Yeşilyurt Okul Binasında kaldığını bilsen? Olur mu? Bunları bilirsek mekânlar anlam kazanır. Anlamsız mekân, yaşamamıştır. Yaşamayan mekân, unutulmaya mahkûmdur.
Oysa yaşatmalıyız. Mekânları yaşatmalıyız. Kişilerin manevi şahsiyetlerini yaşatmalıyız…
Adnan Abi, yalnız ve güzel memleketim Kırşehir’e sunduğun bu armağan için tekrar teşekkür ediyorum. Var ol.