Geçen hafta “9 Eylül” Başlıklı yazımda 9 Eylül 1922 tarihinin öneminden bahsetmiştim. Ve özgürlüğümüzün 100. Yılında gazetelerin ilk sayfadan kutlamalarını, haberlerini yayınlamıştım. Sonunda da (keşke) özgürlük için atılan bu anlamlı güne tüm gazetelerin coşkuyla ilk sayfadan kutlamalarını temenni etmiştim.
“İzmir Türkiye’dir. Türkiye İzmir’dir.” diyorlardı. Evet, Kurtuluşa giden yolun sonu İzmir’di ve 9 Eylül tarihiydi. Bu anlamlı günde İzmir Büyükşehir Belediye’si bir kutlama organize etti. Ve ünlü popçu Tarkan, iki buçuk milyon kişiye harika bir konser verdi. Tabii, bu konserde kutlamayı organize eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de bir konuşma yaptı. Konuşmasında; “100 yıl önceydi bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi.” diyen Soyer, “Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar ve teslim oldular.” dedi.
Aman Allah’ım! Kıyamet koptu. Sanki ecdadımıza sövdü. Neymiş? Kurtuluşun mimarı aslında Atatürk değil Zat-ı Şahane Vahidettin’miş…
Ne alakası var. Sanki o dönemi kimse yaşamadı. Sanki hiçbir belge yok. Bilim yok…
Ben şöyle diyorum; daha geçen hafta okudum. Sultan Abdülaziz’in şehzadelerle birlikte yaptığı bir Avrupa yolculuğu var. Ulema, o dönem şunu tartışıyor; bir Padişah gâvur toprağına basamaz! Ne yapıyorlar. Padişahın çarığına, ayakkabısına ne bileyim çizmesine Osmanlı toprağı katmanı yapıyorlar. Tartışmayı bitiriyorlar. Olacak iş mi?
Şimdi, Soyer de kendini savunmuş. Diyor ki, “İngiliz zırhlısıyla kaçmışlar. Bunu nasıl savunayım ben…” Doğru mu? Bence doğru. Eğer ataları gibi ülkesi ve halkı için, kurtuluş için Anadolu’ya geçseydi. Ordunun önünde atılsaydı. Ordusunu sevk ve idare etseydi. Ya da İngiltere’ye sığınmak yerine ……….. yapsaydı. (Noktalı yeri istinasız hepimiz çok yaratıcı bir şekilde doldurabiliriz.) Belki de bugün Yunanistan krizini yaşamazdık. Çünkü o adalar bizim olurdu. Ve hatta bugün, Büyük İskender’in kız kardeşinin ismi olan güzelim Selanik’te Rize çayı içebilirdik