Kırşehir Express Gazetesi

AHMET KARAMAN’A AÇIK MEKTUP

AHMET KARAMAN’A AÇIK MEKTUP
Halil Durukafa( halildurukafa@kirsehirexpressgazetesi.com )
21 Aralık 2021 - 16:50

Sayın Ahmet Karaman

Öncelikle Kırşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünüz şehrimiz için ve tabii ki sizin için hayırlı ve uğurlu oması dileklerimi sumak isterim. Başarılar diliyorum.

Size; Livaneli’nin değimiyle, Gözleriyle Kartal Avlayan Yazar, Yaşar Kemal’in yazmış olduğu “Üç Anadolu Efsanesi” adı altında, ilk baskısı 1967 yılında Ararat Yayınlarında yapılan kitaba konu olan “Karacaoğlan” efsanesi üzerine olmak üzere, bir önerim olacak:

Biliyorsunuz, Karacaoğlan’ın eserlerini Kırşehir Ustaları birçok yerde seslendirmişlerdir. Mesela Büyük Usta Neşet Ertaş; “Vara Vara vardım, o kare Taşa”ile başlayan eseri nasıl seslendirdiği hepimizin kulaklarındadır ve başkaları… Mesela en son İNCİDİR albümünde “Üryan Geldim gene üryan giderim…” ile başlayıp devam eden parçayı söyleyen kardeşim İsmail Altunsaray’ı unutabilir miyiz? Tabii ki unutamayız. O halde Hem Yaşar Kemal’i hem de Neşet Ertaş’ı, Ustaları, İsmail Altunsaray’ı, UNESCO Müzik Şehri unvanı da ortadayken bu şehri, onurlandırmalıyız kanaatindeyim.

Yaşar Kemal “Üç Anadolu Efsanesi” kitabında “Karacaoğlan” destanını yazmıştır. Yani destan yazmıştır! Hayır, hayır! Yaşar Kemal, her iki anlamda da destan yazmıştır. Ve Türk Edebiyatının en büyüklerinin başında gelen bir yazardır. Tartışmasız…

Şöyle ki;

Karacaoğlan, rivayet edilen bir sebep yüzünden sazını alır ve obasından ayrılır. Şöyleyken-böyleyken, olaylardan – olaylara sürüklenirken bir deve meselesiyle beraber başka bir obadan bir kız ile sevdalık yapar. Yine olaylardan – olaylara sürüklenirken evlenir. Sonra bir sebep yüzünden eşinden ayrılır ve çile çekmeye başlar ki tıpkı sevgili eşi gibi… Yıllar-yıllar sonra bir haber gelir. Sevgili eşinin ölüm yatağında olduğu üzerine apar, topar Elif’ine koşar ki Elif vefat etmiştir. Ahali, Karacaoğla’nı Elif’in mezarına götürürler. Yavaşça dizlerinin üstüne çöker, sazını çeker ve

Şu yalan dünyaya geldim geleli

Tas tas içtim ağuları sağ iken

kahpe felak vermez benim muradımı

Viran oldum mor sümbüllü bağ iken…

 

diyerek başlayıp, devam eden türküsünü yakar. Türkü biter, Elif’in mezarının başucuna bir dut fidanı dikmişlerdir. Sallanarak ayağa kalkar. Sazını o dut fidanına asar. Başında bekleyen adama bu saz burada kıyamete kadar kalacak der…

Aradan yıllar geçer ve her şeye rağmen o saz orada asılı kalır. Rüzgârla öter, durur. Belki saz eskir, çürür ama yenisi takılır. Belki dut yıkılır ama yenisi dikilir. İşte rivayettir ki o gün bu gündür Karacaoğla’nın sazı orada bir dut ağacında asılıdır ve rüzgârla türkü der, sevdaluk eder…

Gelin, Anadolu’nun göbeğinde, bu yalnız ve güzel şehir Kırşehir’de, bu efsaneyi yaşatalım. Konuyu bir yarışmayla belirleyeceğimiz sanatsal bir anıtla ölümsüzleştirelim. Küçük bir Karacaoğlan Kompleksi yaratalım. Ki bu destan Kırşehir’in en özel yerinde ebediyen yaşasın, yaşatılsın.

Bunu yaparsak ne mi olacak? İyi olacak. Dünya şairimiz Nâzım diyor ya “Belki de ileridedir yaşanacak günlerin en güzeli.”

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.