2.Dünya Savaşı 1939 ile 1945 yılları arasında yaklaşık 85 milyon insanın öldüğü tahmin edilen, insanlık tarihinin en ölümcül savaşıdır. 30’dan fazla ülke savaşa doğrudan katılmıştır. Savaşa katılıp ölen askerler kadar sivilin; akla gelmeyecek işkencelerle, yapılan planlı açlık ölümleriyle, katliamlarla ölmesi, savaşın ne boyutta olduğunun göstergesidir. Hülasa, 2. Dünya Savaşı insanlık tarihinin kara lekesidir. Ve biz, bu vahşi savaşa katılmamışızdır. Bu konuda bugün şükürler olsun ki katılmadık, diyebiliyoruz. Tabii zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve dış ilişkilerden sorumlu bakan ve bürokratların savaşa katılma konusunda yapılan dış baskılara inatla karşı koymalarını sayesinde savaşa katılmadığımızı da unutmamamız gerekmektedir.
Savaşın son aşaması Japonya da “geniş ada” anlamına gelen ve dünya tarihinde nükleer saldırıya maruz kalan ilk yer unvanı olan Hiroşima şehrine 6 Ağustos 1945 yılında atılan bombadır. Bu bomba ABD tarafından önceden Japonların hayat tarzları araştırılarak en çok dışarıda oldukları saat olan 8.15’te atılmıştır. Bomba Uranyum-235 tipi atom bombasıdır. Amerikalılar bu bombaya “Little Boy” yani “Küçük Oğlan” ismini vermiştir. Ve bu bomba 6 Ağustos 1945 ve sonrasında 140 bin kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bombadan sonra binlerce kişi sakat kalmış, binlerce kişinin hayat kalitesi bozulmuş, binlerce kişi yaşadığı bu travmayla hayatlarını idame ettirmeye koyulmuştur.
Dolayısıyla 6 Ağustos tarihi Japonlar için çok önemli bir gündür. Japonlar tıpkı bu yıl olduğu gibi her yıl bu kanlı günün acı hatırasını bir programla yad ederler. Fakat bu yıl törenlerde olmayacak bir şey oldu. Japon Başbakan Yoshihide Suda, anma konuşmasının bir kısmını okumadı. Canlı yayınlanan anma konuşmasında televizyonlar konuşma alt yazısını aniden kaldırmasıyla, Başbakanın bir kâğıdı atlayarak konuşmasını tamamladığı anlaşıldı.
Bu hatanın ardından koskoca Başbakan çıkıp konuşmada bir sayfayı yanlışlıkla atladığı bildirerek Japon halkından ve 76 yıl evvel yitirdiği soydaşlarından özür diledi.
Mümkün mü?
Bence, mümkün değil. Olmaz. Yani, mutlaka bir neden bulunur. “Şöyle olmasa bile mutlaka böyle bir şey oldu.” falan diye bir neden bulunur ve büyük ihtimalle inkar edilir. Fakat keşke olsaydı. Keşke, biz de böylesi bir geleneğe, bir özür geleneğine sahip olsaydık!