7 Aralık 2021 tarihinde Kırşehir Belediyesi’nin düzenlediği bir söyleşiye katıldım. Söyleşinin konuğu, değerli arkadaşımız Ali Güneş’in deyimiyle yaşayan en iyi üç şairden biri olan Ahmet Telli’ydi. Sunuculuğunu mu moderatörlüğünü mü ne denir bilemiyorum? İşte onu, gazetemizin kurucusu ve yazı işleri eski müdürü Soner Demirbaş yaptı. Program Soner abinin, konuk şair Ahmet Telli’nin Virüs dergisinde yayınlanan ve son şiirlerinden biri olan “Arkadaşlık Günleri”ni okumasıyla başladı.
Fotoğraftasın sarkık bıyıklarınla
Gözlerin yeni doğmuş tay bakışlı bir derede çimmişsin
Islak donun az ötedeki çalıda kuruyor
Arkadaşlarını bekliyorsun
Gelmeyecek olan arkadaşlarını
Gazeteler yazıyor, radyolar,
İsim isim sayıyor adlarını yaralı ya da ölü
Fotoğrafta sarkık bıyıkları
Ve artık yeri göğü görmeyen bakışlarıyla oradalar
Gelecekler…
Söyleşi, Demirbaş’ın şiirin son mırrasını söyleyip, “…geldiniz.”, “Hoş geldiniz.” diyerek çok güzel ve özel bir şekilde bağlamasıyla açıldı. Çok keyif verici bir sunuştu.
Sonra Ahmet Telli şiir üzerine, şair üzerine Soner abinin sorularına şair dinlenesi yorumlar yaptı. Daha sonra Ahmet Telli’nin o güzel ses tonu ile şiir dinletisine geçildi. Gözlerimiz yarı kapalı, Rahatlatıcı…
Programın sonlarına doğru şair, dinleyicilerin sorularını cevapladı. Ahmet Telli’yi dinlemeye gelen edebiyat öğretmenlerinin soruları da dikkate değerdi… Bir edebiyat öğretmeni Ahmet Telli’ye yol sordu? Dedi ki; “Geleneğinizi devam ettiren, halen şiiri ideolojik olarak da yaşam olarak da hayat olarak da yaşayan, bizlere önerebileceğiniz bir şair var mıdır?” Ahmet Telli’nin cevabı olması gibiydi, nazikçe “Onu, şundan. Şunu, bundan ayıramam, uygun olmaz. Şimdi birinin adını söylesen diğerin olmaz. Ne diyordu Cemal Süreyya?
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalır,
Üçüncünün boynu bükülür.
Söyleyemem. İşte burada Soner var. Başlayın oradan okumaya. İsterseniz bulursunuz. Birilerini önersek diğerine haksızlık olur. Herkes şairini bulur. Nasıl Kırşehir Neşer Ertaş’ı, Muharrem Ertaş’ı bulmuşsa. Mesela ben caz dinlerim, caz severim. Muharrem Ertaş dünyanın en önemli cazcılarından biridir.” dedi.
Şaşırdım! Hem de çok şaşırdım. Çünkü böyle bir benzetmeyi ilk defa duyuyordum. Acaba doğru muydu? Bu derece müzik bilgim yoktur ama mesela bu satırları yazarken bilgisayarımda iki youtube sekmesi açtım. Birini Caz, diğerini Muharrem Ertaş seçtim ve iki sesi de üst üste dinledim. Bence deneyin. Hiç de sırıtmıyor. Hatta keyif bile veriyor.
Gecenin finalini Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu yaptı. Bence çok iyi ve yerinde bir kelam etti. Paylaşmak isterim:
“Bildiğiniz gibi şairler, ozanlar ezenden değil ezilenden çıkıyorlar. Saraylardan çıkmıyorlar. Anadolu’dan çıkıyorlar. Kırşehir’de bu coğrafyadan birisidir.
Anadolu coğrafyasında farklı bir kültüre sahip bir il isek, Horasan’dan gelip bu coğrafyaya sığınan insanlar sayesindedir. Az önce şairimiz de bahsetti. Muharrem Ertaş’ın bir çığlığı dünyaya hükmetmiştir. Şu an da hepimiz sosyal medyada görüyoruz Japonya, Muharrem Ertaş’ı seslendiriyor. Neşet Ertaş’ı seslendiriyor.
Bugün dünya bu bozlak türünün farklı bir isyan, farklı bir başkaldırı olduğunu herkese gösteriyor. Örneğin; geçen, Neşet Ertaş’ın ölüm yıldönümü programında TRT sanatçısı arkadaşlarımız. Dadaloğlu’nun yazdığı, Muharrem Ertaş’ın havalandırdığı; “Kalktı göç eyledi Avşar elleri.” Türküsünü yarıda kestiler. Nereye kadar geldiler? TRT’nin sınırına kadar geldiler. “Ferman Padişahınsa, dağlar bizimdir.” Söyleyemediler.
Bunu şunu için anlattım; bu başkaldırı bizim tarihimizde var. Şairler, ozanlar, sanatçılar bu başkaldırıyı sazlarıyla, sözleriyle, kalemleriyle dile getiriyorlar. Biz de bunların çizdiği yoldan etkilenerek, dünyada olan yanlışlara karşı çıkmaya devam edeceğiz. İyi ki varsınız. Hoş geldiniz.”