Kulisler Hareketlendi
Vav! Çok hızlı yayılıyor. Özlemişiz vallahi. Neden bahsediyorum? Seçin startından bahsediyorum. Bir haber düştü malum… 26 Aralık’ta milletvekilliği düşünen yöneticilerin istifa etmesi gerektiği falan… Tabii bu haberin üstüne de tüm kulisler heyecanlandı. Herkes, kim, kimler istifa edecek arayışına başladı? Bana bile sordular! Dedim ki, “Ben neyden istifa edeceğim?” Çok komik… Evet, evet istifa edecek olan edecektir, hiç kuşkusuz.
Bir de şu var. Her seçim öncesi yukarıdan böylesi bir yazı gelir. Sonra başvuru yapmayanlar, istifa etmeyenler falan, filan da aday oluverirler! Doğrusu bu mu? Tartışılır. En iyi adayı bulmak için esnenebilir. Tabii kurumsal yapıyı zedelemeden…
Örneği yok mu? Var. Tabii bunu söyledik diye bana kızmayın lütfen. Bruno gibi asılmayalım sonra… Ne olmuştu? 16. Yüzyıl Avrupa’sında bilimsel kıpırdamalar başlıyordu. İşte Yunan eserleri falan Latinceye çevriliyordu. Evren, doğa, pozitif bilimin öncülerince inceleniyordu. Tabii kilise de otoritesini sarsmamak için tüm bu kıpırdanmalara karşı defansa geçiyordu. Bruno adında biri ise, Katolik kilisesinin yani otoritenin tersine evrenin merkezinde dünyanın olmadığı, evrende güneşimiz gibi yıldızların bulunduğu ve bu yıldızların etrafında dünya gibi başka gezegenler olduğunu söylemişti. Sonra ne oldu. Otoritenin mahkemeleri olan, engizisyon mahkemelerinde yargılandı, hapse atıldı. Mahkemece Bruno’ya iki seçenek sunuldu: Ya “Yalan söylediğini kabul edip, tövbe edeceksin.” Ya da “öleceksin.”
O, 17 Şubat 1600 günü Roma’da yakılarak öldürüldü. Gerçeğin arkasında durdu. Göreceğiz…