“Şahsiyet” dediğin kavram öyle kolay kolay toplumun kabul ettiği şekle bürünmez. Önce genetik faktörler devreye girer. Sonra aile, çevre, okul… vs. derken belirli bir seviyeye çıkar. Birçoklarının daha sürecin başında iletişimi kopar ve öylece toprak olur, gider. Zor tabii kabul görmek, pişmek!

Fakat son zamanlarda millet olarak biz zoru kolay yapan bir millet olduk. Şimdi bu uzun süreci eksiksiz bir şekilde tamamlayıp, “şahsiyet” kazanması gereken biz, bir anda “Ben oldum, piştim.” diyoruz. Tabii insan garipsiyor. Kafasında birçok soru işareti oluyor. Bir de “Ben.” diyor “Siyasi şahsiyetim.” He! Bir de Siyasi şahsiyetsin. Ne ara oldun. Sen daha dün hamdın! Bugün piştin öyle mi?

Siyasi şahsiyet nedir? “Siyasi şahsiyet, siyaset alanında, aksiyon sahibi olmak vasfına malik olandır.”

Baktığım kaynakta Siyasi şahsiyet nedir? başlığı altında şöyle de bir açıklama yapılmış. “Bir aksiyon ki, sonuçları toplumun kaderini etkiler. Toplum, yarattığı siyasi şahsiyetlerin elinde ya mutlu ya da bedbaht olur. Yani siyasetçi, toplumun öyle bir eseridir ki toplum onu hem kendisi yaratır hem de kendi iradesini onun iradesine bağlar. Kendi kaderini, kendi yarattığının kaderiyle birleştirir.” İlginç değil mi? Bir anlamda kendisinin yarattığına kendisi bağlanıyor. Sonra onsuz adım atamaz hale geliyor. Hele hele hamken piştim, piştim diye ortalıkta gezersen toplumun kaderini bağlayan olursa! Vay haline bu milletin.