Bu yakınlarda Âşık Veysel üzerine yeni bir kitap yayınlandı. Kitabın oldukça hoş bir adı var: “Halk Müziğinin Seyyar Radyosu Âşık Veysel”. Kitabın yazarı Salahaddin Bekki, bu benzetmenin Veysel’in kendisine ait olduğunu kaydediyor. Anadolu’nun her yerini elinde sazıyla dolaşan, nereye giderse orada çalmaya başlayan Veysel için “seyyar radyo” benzetmesi çok güzel. Salahaddin Bekki’yi daha önce yayınlamış olduğu Neşet Ertaş ve Mustafa Karagüllü kitaplarından tanıyoruz. Epey uzun süredir Kırşehirli olan, Ahi Evran Üniversitesi’nde görev yapan hoca şehrimizin değerlerini ortaya koyabilmek için çalışmalar yapıyor. Hocaya bu anlamda pek çoğumuzdan daha Kırşehirli desek hata yapmış olmayız.
Bugün artık Veysel deyince aklımıza önemli bir halk ozanı geliyor. Fakat kitaptan bunun çileli bir hayat yolculuğuyla gerçekleştiğini öğreniyoruz. Burada söz konusu olan Veysel’in gözünün görmemesinin yarattığı sıkıntılar değil. Veysel, Ankara’ya Atatürk’ü görmek üzere yürüyerek geliyor ama hedefine ulaşamıyor. Üstelik bırakın Çankaya’ya çıkmayı, Ulus’a gidip sazına tel almakta zorluk yaşıyor. Fakat iyi olan, insanların gönlüne dokunan bir söz, bir şiir, bir türkü eninde sonunda karşılığını buluyor. Veysel’in önü de ‘Sivas Halk Şairleri Bayramı’nda açılıyor. Bundan sonra Veysel artık sazı elinde Anadolu yollarında çalıp söylüyor.
Onun hikâyesi bize insanın dirayetinin, iyi yaptığı şey üzerinde ısrar etmesinin hayati derecede önemli olduğunu gösteriyor. Ahmet Kutsi Tecer bu değeri fark edip, onun tanınması için elinden geleni yapıyor. Böylece Veysel’in ünü Sivas’ı, Anadolu’yu aşıyor, sesi dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanların yüreğine dokunuyor. Veysel, şiirinden telif alan ilk halk ozanı olmak, hayatı filme çekilmek gibi bozkırın ortasında yaşayan bir köylünün aklından bile geçiremeyeceği işleri başarıyor. Gerçi memleketimizin siyasetinin acımasızlığı ve keskinliği Veysel ile ilgili değerlendirmelerde de kendini gösteriyor. Fakat bu bizi “Güzelliğin On Par’etmez” türküsünü her defasında severek dinlemekten alıkoymuyor.
Bir başvuru kitabı olarak hazırlanmış eser Veysel’in dinleyicisine, okuruna, izleyicisine, meraklısına sesleniyor. Kitapta Veysel’in hayat hikâyesinden, şiirlerine, türkülerinin dökümüne kadar pek çok bilgiyi bulabiliyoruz. Veysel’in öldüğü yıl dünyaya gözlerini açanlar artık kırklı yaşlarının sonlarına geldiler. Kitap yarım asır evvel hayata gözlerini yummuş şairi anmamıza vesile olacak. Ne de olsa Veysel gitti, adı kaldı dünyada.