Çocuğunuza “Haydi!” kelimesini günde ne kadar sıklıkla kullanıyorsunuz? “Haydi, gel artık yemek hazır.”, “Haydi, kalk ödevini yap.” , “Haydi, daha hazırlanmadın mı?” gibi cümleler ebeveynlerin sıklıkla kullandığı cümlelerden. Bu cümleleri gereğinden fazla kullanıyorsanız bir yerlerde bir sorun var demektir.
Hani şımarık çocuk ile özgüveni yüksek çocuk arasında ince bir çizgi vardır ya, üşengeçlik ile sorumsuzluk arasında da öyle ince bir çizgi var.
Bu nesil çocuklarında sıklıkla görülen bu kavramların sorumlusu bizler miyiz? Telefon, tablet gibi çağın getirdikleri mi? Yoksa fıtratlarında var olan bir şey mi?
Çocukların doğuştan var olan kişiliklerini değiştirmek oldukça güç. Kimilerinin yapısı ağırdır, yavaş hareket ederler ama sorumluluklarını bilirler ve yaparlar. Kimileri ise ağırdır ama ya sorumluluklarını ertelerler ya da olabildiğince kendilerini yormayacak şekilde işlerini yaparlar. Yapılması gereken yapılır ama geç ve eksiktir. İşte burada üşengeçlik kavramı devreye girer. Kimileri ise sorumluluklarını bilir ancak öncelikleri farklıdır. Kimileri ise isteyerek ya da istem dışı başkalarını (ki bu büyük çoğunlukla çocuğu yetiştirenlerdir) örnek alır ve üşengeçlik kavramı kendini göstermeye başlar.
Hiçbir anne baba çocuğunun üşengeç olmasını istemez; çünkü bu olumsuz bir özelliktir ve zamanla sorumsuzluğa dönüşebilir.
Peki, bu durumu hiç yaşamak istemeyen ya da üşengeç bir çocuğa sahip ama sorumsuzluğa gitmesinden endişe eden ebeveynler neler yapabilir?
İlk yapılacak şey dönüp bir ayna bakmalı. “Ben nasıl bir ebeveynim? Çocuğumdan beklentilerimi ben yerine getirebiliyor muyum? Onun için doğru bir örnek miyim?” sorularını kendine sormalı. Bu soruların yanıtları olumsuz ise önce kendini düzeltmeye çalışmalı ki gerisi daha rahat ilerlesin. Ardından çocuğunun doğuştan gelen kişilik özelliklerini keşfetmeli ama “o da böyle, yapacak bir şey yok!” düşüncesi beyninizden silinmeli. Çağın getirdiği olumsuzluklara bir de pandemi eklenince eve kapanan, arkadaş ilişkileri zayıflayan çocuklar kendilerini telefon ve tablete daha çok verdi ve bu bağımlılık onların sorumluluklarını yerine getirmesini engellerken, dijital oyunlarda her şeyi hemen elde edebilme duygusu gerçek hayattan beklentilerini de artırdı. Kısa zamanda, tek hareketle iş bitirebilme becerisini gerçekte uygulayamayan çocuklar, farkında olmadan stres ve üşengeçlik kavramlarıyla tanışmaya başladı. Hal böyle olunca yapılacak şeylerden bir de dijital oyunların süresini azaltmak olmalı. Yapılacak bir başka şey de seçenek sunmak olabilir. Çocuğunuzun yapması gereken iki şeyi ona söyleyin ve “Önce hangisini yapmak istersin?” sorusunu yöneltin. İllaki birini seçecektir ergenlik döneminde değilse. Seçenek kadar süre tutmak da küçük çocuklarda oldukça etkili olmaktadır. “Sana süre veriyorum” demek yerine “Saatin kronometresini ayarladım, bakalım ne kadar sürede yapabileceksin?” gibi onu biraz daha hırslandırmaya ya da kendi ile yarışmaya yönlendirmek de pek zaman işe yaramaktadır. Tabi bunu süreklilik haline de getirmemek gerekir.
E o zaman ne yapılım, üşenmeyelim okuyalım ve uygulamaya hemen başlayalım…