Atatürk’ü 84. ölüm yıldönümünde birkaç gün önce yoğun bir katılımla andık. O hafta vakit bulamadım bu hafta o konu ile ilgili aktarman gereken bir konuyu aktarmak istiyorum. Bugün sizlere o konuyu aktarmak istiyorum.
Malum gazetemizin bir önceki yazı işleri müdürü ile daha önceki gibi sık görüşemiyoruz. Çünkü onun yeni işi çok yoğun ve dikkat gerektiren bir iş. Fakat gönüllerimiz bir, orada hiçbir beis yok, bu da biline.
Efendim, gazetemizin bir önceki yazı işleri müdürü Soner Demirbaş’la bir temayülümüz vardı. Her 10 Kasım’da saat dokuzu beş geçe, ilimizin protokolü ile beraber saygı duruşunda bulunurduk. Fakat bu sene ben unuttum. Evet, unuttum. Kendisinden özür diliyorum. Ama bir şey fark ettim. Kendisine ve sizlere onu anlatacağım.
Evet, bu saygı duruşunda bulunmak kesin ve kati yapılması gerekiyor. Bu bir temayülden öte bir borç. Bu borç hiç tartışmasız ödenecek ama nerede? Bence bu temayülü bitirelim. Gel bu saygı duruşunu protokolle değil halkla beraber duralım. Çünkü şunu fark ettim; sokak daha net, sokak daha içten, sokak daha kalbi, sokak daha renkli, sokak daha olması gereken. Diye düşünüyorum ne dersin?
Mesela; balkonlarda saygıya duran vatandaşı, Acı bir fren sesi ile durup, arabadan inen ve saygıya duran vatandaşı, dükkânlarının ön tarafına çıkıp, saygıya duran vatandaşı, yolda yürüyen ve durup, saygıya duran vatandaşı gözlemlemek istemez misin? Adeta o, hayatın durduğu anı gözlemlemek istemez misin?
Abi, gel bu temayülü gözden geçirelim. Bir değişiklik yapıp, her 10 Kasım’da sokakta olalım…