Annem anneydi. Annem sevgiydi. Annem şefkatti. Annem sevecenlikti. Annem yanağıma konan öpücüktü. Annem sıvanan saçlarımdı. Annem, kafama vurulan banyo sabunuydu. Annem, ‘sağlık suları olsun oğluma’ dileğiyle, başıma dökülen sıcak suydu. Annem, havlulara saran eldi. Annem, saçlarımı kurulayan sıcaklıktı. Tepeden tırnağa sıcaklıktı.
Annem suydu. Annem sabundu. Annem bizi temiz yataklara yatıran tanrıçaydı. Bahçede kaynayan çamaşır kazanıydı. Annem tokaçla dövülen kar gibi çamaşırlardı. Annem iplere asılan / serilen bahar kokusuydu.
Annem mahalle çeşmesiydi. Annem çeşmeden akan suydu. Annem ağaçlara verilen suydu. Annem ağaçlardan alınan meyveydi. Annem fideydi. Fideden alınan biberdi, domatesti.
Annem sarmaşıktı. Annem dut ağacıydı. Annem kiraz ağacıydı. Annem zerdaliydi.
Annem sardunyaydı. Annem salon güzeliydi. Annem küpeliydi. Annem gülhatmiydi. Annem benefşeydi.
Annem kumruydu. Annem göğercindi. Annem serçeydi. Annem sokak kedisiydi.
Annem emekti. Annem yokluktu; yokluğu var edendi. Annem bilgeydi. Mahallemizin turşu ve reçel teyzesiydi. Annem terziydi, örgücüydü, ütücüydü. Annem yamacıydı.
Annem kanaviçeydi. Annem dantelâydı. Annem etamindi. Annem oyaydı. Annem çeyizdi. Annem çeyiz sandığıydı.
Annem badanacıydı.
Annem ekmekçiydi. Annem yufkacıydı.
Annem bayram sabahları erkenden kalkan iyilik meleğiydi. Usta elleriyle yapılan yemeklerdi. Açılan baklavalardı.
Annem baştan ayağa güzellikti. Yanakları kıpkızıldı, karanfildi. Elleri tombul tombuldu. Saçları simsiyahtı, belindeydi. Annem oyalı yazmaydı. Annem bembeyaz tülbentti. Annem rengârenk şalvardı. Annem çiçekli, basma fistandı. Annem genç gelinlerin kıskançlığıydı. Bir görenin bir daha baktığı güzellikti.
Annem türküydü.
Babam türküydü.
Evimiz türküydü.
Biz türküydük
Annem türküydü.
Annem Aliye Akkılıç’tı:
‘’Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül
…’’
Annem Nezahat Bayram’dı:
‘’ Cevizin yaprağı dal arasında
Güzeli severler bağ arasında
Üç beş güzel bir araya gelmişler
Benim sevdiceğim yok arasında / yok arasında
…’’
Annem Yıldız Tezcan’dı:
‘’Vardım Hint eline kumaş getirdim
Açtım bedesteni, sattım oturdum
Sen benim başıma neler getirdin
Ben senin kahrını çekemem gönül
Ben senin derdini çekemem gönül
…’’
Annem Mükerrem Kemertaş’tı:
‘’Hüma kuşu yükseklerden seslenir,
Ahhh, yâr koynunda bir çift suna beslenir / beslenir
Yavru yavru,
Sen ağlama kirpiklerin ıslanır,
Ağam,
Ben ağlım ki deli gönül uslanır / uslanır,
Ahh, ben ağlım ki gülüm eğlen eğlen eğlen
Deli gönül uslanır.
…’’
Annem Ülkü Beşgül’dü:
‘’ Dam üstüne çul serer
Leyli de yâr loylu da yâr loy loy
Bilmem bu kimi sever
A leylim neni de kınalım neni de
Belalım neni de neni
Onun bir sevdiği var
Leyli yâr loylu da yâr loy loy
Günde on çeşit giyer
…’’
Annem Turan Engin’di:
‘’Şu sinemde yaralarım sızılar/ Ey can sızılar
Gül bağrım eziktir, leyli leyli bir yâra sebep
Her gelince bizi odlara yakar
Budur ahvalimiz de leyli leyli
Bir yâra sebep
…’’
Annem Seha Okuş’tu:
‘’ Hasretinle yandı gönlüm
Yandı yandı söndü gönlüm
Evvel yükseklerden uçtu
Düze indi şimdi gönlüm
Gözlerimde kanlı yaşlar
Hasretin bağrımda kışlar
Başa geldi olmaz işler
Bin bir dertle doldu gönlüm
…’
Annem Necla Erol’du.
Annem Muazez Trüng’dü.
Annem Zehra Bilir’di
Annem Neriman Altındağ Tüfekçiydi.
Annem…
Annem Livaneli öncesiydi.
Bahçede çamaşır yıkardı.
Türkü söylerdi.
‘Odam kireç tutmuyor kumunu karmayınca
Sevda baştan gitmiyor sarılıp yatmayınca’
Annem Livaneli sonrasıydı.
‘Anaaa! Bu adam bizim eski türkülerimizi söli’ydi. Annem, şen şakrak / kırık Harput Türkçesiydi.
Annem bir güzel incelikti.
Annem, Kürdili Hicazkâr makamıydı.
Evimiz yoksuldu.
Evimiz türküydü.
Biz türküydük.
Türküler varsıldı.
Evimiz varsıldı.
Ali Ekber Çiçek de varsıldı; sözcük yumağıydı, hüzün yumağıydı, sevgi yumağıydı, aşk yumağıydı.
Hepimizin ozanıydı.
Annem, babam ve biz; buz gibi havada, sıcak odamızda, kuzinenin başında, çıplak ampul ışığında türkü dinlerdik.
Herkes çalar söyler / gelir geçer, biz yine Ali Ekber Çiçek’i dinlerdik.
‘’ Nasıl yâr diyeyim ben böyle yâre
Mecnun edip çöle saldıktan sonra
Âlemin bağında bülbüller öter
Nidem benim gülüm solduktan sonra
Karadır kaşların keman istemem
Şu gönlümden özge mihman istemem
Ölsem de derdime derman istemem
Ok vurup sinemi deldikten sonra
…’’
Nisan / Mayıs – 2020
Coranavirüs Günleri
Antalya