Neşet Ertaş’ın kız kardeşi Nadiye Ertuğrul’dan sinema filmi tepkisi: Abimin kabul etmediği filmi biz neden isteyelim ki?
Nadiye Ertuğrul: Ağabeyim hastaneye yatmadan 5 gün önce evine noter götürüp kitap için imza alıyor. Bunu yeni öğrendik. Fakat o, kitap için verdiği imzayı filme çeviriyor, ‘Film için imza aldım’ diyor. Ama filme müsaade etmedi ki.
25 Eylül 2012 tarihinde aramızdan ayrılan Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş’ın yurt dışında yaşayan ve yılda birkaç kez memleketi Kırşehir’e gelen kız kardeşi Nadiye Ertuğrul, ağabeyi Neşet Ertaş’ın hayatını konu alan film konusunda ağabeyi Neşet Ertaş gibi, ailesi olarak vasiyetini yerine getirmek için kendilerinin de karşı olduğunu açıkladı.
Nadiye Ertuğrul, eşi Hüseyin Ertuğrul ve birinci derece yakınlarıyla babasının Bağbaşı Mahallesi’ndeki evinde bir araya geldi.
Neşet Ertaş’ın 77 yaşındaki kız kardeşi Nadiye Ertuğrul, ağabeyinin istemediği bir filmi kendilerinin asla kabul etmediğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Ben bugün abimden ne duyduysam onu konuşacağım. Ağabeyimin filmini çevirmek istediler, ağabeyim istemedi, ‘Gerek yok, ben bütün her şeyimi İç Anadolu’ya, Türkiye’ye anlattım dedi. Benim filmime gerek yok’ dedi, istemedi.
Birileri film yapılmasını istedi ama ağabeyim bunu kabul etmedi. Ağabeyimin kabul etmediği şeyi biz de kabul etmiyoruz. Yanına yaklaşan birisi kitap yazmak için abimden izin aldı ‘Son sözlerimi kitabıma yazdırıyorum’ dedi. Fakat gecikince de, ‘15 sene de bir kitap çıkmaz mı?’ dedi. ‘15 senede bu arkadaş kitabımı çıkartmadı’ dedi. ‘Benim hastalığım kanser, benim ölmemi bekliyor kitabımı çıkarmak için. Ben de görmek isterdim kitabımı’ dedi.
Ağabeyim hastaneye yatmadan 5 gün önce evine noter götürüp kitap için imza alıyor. Bunu yeni öğrendik. Fakat o kitap için verdiği imzayı filme çeviriyor, ‘Film için imza aldım’ diyor. Ama filme müsaade etmedi ki.”
Nadiye Ertuğrul, filme ağabeyinin karşı çıkması ve kendilerine vasiyet etmesi nedeniyle karşı olduklarını belirterek şöyle devam etti:
“Bir gün ablamla beraber hastaneye vardık. Dedi ki, ‘Benim filmim için sizin başınızı ağrıtırlar ya sakın müsaade etmeyin.‘ O öyle dedikten sonra biz nasıl müsaade edelim? Çocuklarının, bizim, hiçbirimizin rızası yok. Fakat oğlu Hüseyin’e iftiralar, yalanlar ediyorlar. Gelip buraya mahalleye çıkıyorlar, köylere gidip insan topluyorlar film çevirmek için.
Fakat kimin filmini çekiyorsunuz? Aileden müsaade alınmaz mı? Aileye haber edilmez mi? Ağabeyimden müsaade aldıysan ölmeden yapaydın filmini. Biz de helal olsun derdik. Ağabeyim de yanımızda olurdu rızasıyla.
Sadece ağabeyim değil, bir ünlü öldüğünde başına üşüşüyorlar film yapıyorlar. Para peşindeler. Bizim içimiz yanıyor. Sen babanın vaadini yerine getirmez misin? Onun vaadi var, emaneti var biz nasıl müsaade edelim?
Bu filmin çekilmesini istemiyoruz. 77 yaşındayım iki kez Hacca gittim. Bu yaşımda gözümün yaşıyla söylüyorum, bu filmi çekenlere hakkım haram olsun. Rızasız lokma haramdır.
Benim kardeşimi rahat yatırsınlar mezarında. Birileri para kazanacaklarsa başka yollardan kazansınlar. Allah rızası için devlet büyüklerine yalvarıyorum. Bize yardımcı olsunlar. Biz bu memleketin acemisi olduk. Biz Avrupa’ya gideli 50 sene oldu. Ağasını paşasını tanımıyoruz biz. Bizim çocuklarımızı, bizi çok üzüyorlar. Devlet büyüklerimiz yardım etsinler, rica ediyorum. Ben Neşet Ertaş’ın bacısıyım. Çocukları da ben de istemiyoruz. İçim yanıyor, yüreğim yanıyor. Geçmişimizde hiç bir şeyimiz yok, fakirliğimiz var, yoksulluğumuz var, bunlar ayıp mı? Bu dönemin insanı başka o dönemin başka. O acılarımızın, dertlerimizin üzüntülerimizin tazelenmesini istemiyorum. Devlet büyüklerinden rica ediyorum. Allah bin kere razı olsun yardım edenlerden. Allah rızası için bize yardım etsinler.
Çocukları da kabul etmiyor, biz de razı değiliz, kabul etmiyoruz. Kabul etmediğimiz halde bizi hiç sayıyorlar. Ailesinden kimse yokmuş gibi peşine düşüyorlar. Biz film yapacağız diyorlar. Ne hakla yapıyorsunuz filmi? Geçmişimizde yüz kızartıcı bir suçumuz yok. Namusumuz, şerefimizle yaşayan bir insanız. Benim yengeme bardan gelmiş demişler. Yengem bir avukatın yanında temizlik yaparken zamanında bir fakir kızı. Yengesiyle gidip gelirken ağabeyimle tanışıp evleniyor. Bunlar insanı lekeleyici bir şey. Yengem ölmedi, sağ.
Kara kaşlı kara gözlü Leyla arıyorlar. Leyla ölmedi, burada ya. ‘Oğlu para peşinde!’ diyorlar. Para peşinde değil. Abimin sözleri de buydu.
Ağabeyim, ‘Benim türkülerimi söylerken kelimelerden karıştırmayın, güzel saz çalıyorsunuz ama doğru söyleyin, kelimeleri net söyleyin’ diyordu. Oğlu Hüseyin de diyor ki, ‘Benim babamın türkülerini arajmana çeviriyorlar, türkülerinin içine bir şeyler katıyorlar, katmayın, babamın türkülerini net söyleyin’ diyor. Para peşinde değil, bunu söylemek hakkı. Ama kime dinletecek kim dinleyecek?”